TR | EN
  • "Klasik çözüm yöntemleri dışında, hukuk düzeninde etkili neticeler ortaya çıkaracak çalışmaları ile yargılamada üzerine düşen görevini en etkin biçimde yerine getirmektedir"

TOPLUMUN DİNAMİKLERİ VE BAYRAMLARIMIZ...

Zaman çok hızlı ilerliyor. Bunun yanında iletişim, bilgi akışı, ekonomi, hukuk ve sosyal toplum da bu denli hızlı ilerliyor. Sürekli bir yenilenme, ilerleme ve gelişme mevcut. Takip etmekte aciz kalıyoruz. Bir hukukçu olarak da olaylara hukuki bakış açısıyla yaklaşmak ve bu alanda ki düzenlemelere yetişmekte zorlanıyoruz. Hal böyle iken değişmeyen zihniyetler, Anayasa, bu Anayasa'ya bağlı yasalar mevcudiyetini korumakta, zamana ve buna bağlı hızla ilerleyen etkenlere köste olmaktadır. Her alanda ilerledikçe, ayağımızda bir pranga ile hem toplumsal hem de bireysel olarak gerilemek durumunda kalıyoruz. Bu prangalar toplumdaki barışı, huzuru, anlayışı ve neticede yaşamı etkilemektedir. 


Toplumun öz benliğini, tarihini, birliğini ve kültürünü oluşturan bayramlarımızı daha kutlayamaz hale geldik. Hiç kimse diğerine gereken saygıyı, özveriyi, hürmeti göstermemekte direniyor. Zihinler farklı olsa da birliğimizi, tarih ve kültürümüzü oluşturan temel taşlarda birleşemiyoruz. Dosta güven düşmana korku salamıyoruz. 


Birlik, barış ve huzurun sağlanması için öncelikle kan değmiş, darbe mahsulü, binlerce masumun hakkına hukukuna tecavüz etmiş ve bunun üzerine yazılmış bir Anayasa ve bunun kurduğu sistemden kurtulmamız gerekir. Darbe anayasası olan 1982 Anayasası kapsamında hazırlanan bir çok kanun vardır. Bunlardan biri de 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunudur. Bu kanun kapsamında haklı, iyi niyetli ve toplum çıkarına olacak hatta birlik ve beraberliği sağlayacak izinsiz bir gösteri ve yürüyüş yapamazsınız. Dini veya Milli bir bayramı toplu halde kutlayamazsınız. Bundan dolayı engel olan memura karşı gelemezsiniz. Karşı geldiğiniz anda suç işlemiş olursunuz. Yapacağınız toplantı ve gösteriden toplumun, vatanın veya devletin çok büyük çıkarı dahi olsa yapamazsınız. Karşı koymaya dair fiillerin tümü suçtur. Bir memurun düğmesini dahi sökemez ve kıramazsınız. 


Bunun için öncelikle bir memura dokunarak onun görevini engelleyecek fiillerde bulunmaktan ziyade - yani memura işini yaparken bu denli hak ve yetkinlik vermeden önce - toplumun, cemiyetin, cemaatin, partinin veya herhangi bir gurubu  devletin memuru ile karşı karşıya getiren etkenlerden veya düzenlemelerden kurtulmak gerekir. Bunun içinde öncelikle Anayasanın ve buna bağlı kanunların sivilleşmesi, toplumun kültürüne, tarihine, dinine, gelişen zamana, teknolojile, ekonomiye, iletişime .. vs uygun hale getirmek gerekir. Bu yapılması içinde toplumda birlik ve beraberliği sağlamak, ayrım gayrım gözetmemek, toplumun tüm kesimine yaymak gerekir. Bu yapılmadığı müddetçe siz hiçbir bayramı mutluluk, birlik ve beraberlik içerisinde kutlamanız mümkün değildir. Hukuk ve Sosyal Devlet olmanın da özünde bu vardır. 


Toplumun, bireyin, bütün düşünce akımlarının Hukuk ve Sosyal Devlete güvenmesi gerekir. Zikrini ve fikrini söylerken, bir faaliyet içerisinde bulunurken gaz sıkan polisle, jop sallayan memurla karşı karşıya gelmemeli. Cezaevine girerim endişesi taşımamalı. Suç işlemiş olsa dahi hakkı varsa onunda korunacağını bilmesi gerekir. İşkence ve eziyet ile bir şey yapmaya veya yapmamaya zorlanmamalı. Tam bir özgürlük içinde olmalı ancak bu özgürlük sınırının başkasını özgürlük alanı ile bittiğini bilmesi gerekir. Özgürlükleri kullanırken dahi suistimale fırsat vermemeli, olgun ve yerli yerinde hakları kullanmalıdır. Fedakarlıktan çekinilmemelidir. Bu toplumun gelişimi, devletin yücelmesi, fertlerin refahı için bunun öngörülmesi gerekir. Fert açısından olay böyle iken devletin de yine hedefinde ferdin, neticede toplumun gelişmesi öncelenmelidir. Belki o zaman müreffeh bir toplum ve devlet yakalamış Bayram ve önemli gün ve gecelerimizi daha barışçıl, insancıl ve hoşgörü içerisinde geçirmiş oluruz. Bunların temennide kalmaması dileği ile....


Av. BUKET TURAN