-
"Klasik çözüm yöntemleri dışında, hukuk düzeninde etkili neticeler ortaya çıkaracak çalışmaları ile yargılamada üzerine düşen görevini en etkin biçimde yerine getirmektedir"
-
"Özen, Gayret, Gizlilik, Titizlik ve Müvekkilin Sırrına Sadakat Önceliğimizdir."
-
"Ali Tizik Avukatlık Bürosunda yapılan çalışmalarla hukuk ve adalete hizmet edecek yeni emsal kararların ortaya çıkarılması hedeflenmiştir."
-
"Müvekkiller ile ilgili özel koşullar analiz edilerek bireye has hukuki çözümler üretilmektedir."
MAVİ MARMARA DAVASI VE İSRAİL YARGILANIYOR.
Mavi Marmara Davası 06.11.2012 tarihi itibarı ile yani
bu gün başladı ve ilk duruşması yapılacaktır. İş bu dava ile belki de dünyada
ilk kez ciddi olarak İsrail devleti yargılanıyor olacak. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca hazırlanan iddianame ile İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde dava
görülmektedir. İş bu dava ile saldırının yapıldığı dönemdeki İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri
Komutanı Eliezer Alfred Marom, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi ve
İstihbarat Başkanı Amos Yadlin'in yargılanacaktır. İş bu davaya 37 ülkenin
vatandaşları taraf olmuş ve davaya müdahil olarak başvurmuşlardır. 29.05.2010
tarihinde Antalya limanından 37 ülkenin vatandaşları, 300 ü Türk vatandaşı
olmak üzere toplam 573 kişi Filistin’e insani yardım götürmek için yola çıkmışlardı.
31.05.2010 tarihinde uluslararası sularda İsrail askerleri, hukuksuz ve
uluslararası sözleşmelere aykırı bir şekilde Filistin’e insanı yardım götüren
gemiye (Mavi Marmaraya) müdahale edilmiştir. İş bu müdahale sonucu 9 kişi
hayatını kaybetmiş ve 56 kişi ağır şekilde yaralanmıştır. Bu insan dışı ve
hukuksuz saldırı sonucu mağdur olan 490 kişi şikayette bulunmuştur. Bu
şikayetler üzerine soruşturma açılmış ve soruşturma üzerine iddianame
hazırlanarak İstanbul Ağır Ceza mahkemesinde dava açılmıştır.
Yine Birleşmiş Milletler nezdinde
yapılan başvurular üzerine İnsan Hakları Konseyince İsrail Devleti hakkında rapor
hazırlanmıştır. Bu raporun onaylanması üzerine kırkın üzerinde ülkenin kabul
oyu vermesi sonucu İsrail suçlu bulunmuştur. Bu rapora göre de İsrail'in
ablukasının gayrihukuki olduğunu ve bu ablukayı kırmaya çalışan sivil
çalışmaların yasal olduğu, uluslararası
sularda insan haklarına ve hukukuna aykırı olarak İsrail'in kasten adam
öldürme, işkence, kötü muamele, hürriyeti kısıtlama, haberleşme hürriyetini
kısıtlama, gasp ve benzeri suçları işlediği delilleri kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Konseyi tarafından hazırlanan ve kesinleşen rapor ve İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma üzerine sanık İsrailli askerler
İsrail dışına çıkamaya cesaret edemez hale gelmişlerdir. İsrailli askerlerin
basında yaptıkları açıklamalar bu durumu açıkça teyit etmiştir.
Türkiye ve İsrail, suçluların
iadesine dair uluslararası sözleşmelere imza koşmuş bulundukları için haklarında
kırmızı bülten çıkarılan sanıkların veya hükümlülerin ilgili mağdur ülkeye
teslimi söz konusudur. Bu kapsamda da hakkında yakalama çıkarılan İsrailli
askerler veya komutanlar gittikleri ülkelerde yakalanma ve Türkiye’ye iade
edilme korkusu altında ezilmektedirler. İsrailli askerlere bu korku altında
kendi ülkelerine karşı dahi dava açmışlardır. İsrailli askerler İsrail dışına
çıkamadıkları ve kariyerlerinin zarara uğraması neticesinde bunun tazmini için
kendi devletlerine karşı dava açmışlardır.
İsrailli asker ve komutanlar
hakkında Türk Yargısı tarafından yakalanmaları ve Türkiye’ye iade edilmeleri
için haklarında kırmızı bülten çıkarılır ise bu takdirde Uluslararası Polis
Teşkilatı İNTERPOL tarafından aranabileceklerdir. Bu gün başlayan duruşmaya,
İsrailli asker ve komutanlar gelmedikleri takdirde haklarında mahkeme
tarafından muhtemelen yakalama çıkarılacak ve bu yakalamayı İnterporun kırmızı
bülteni ile sürdürebilecektir. Türkiye, bunu bir hak olarak isteyecek ve
uygulatacaktır.
İsrail’in 31.05.2010 tarihinde
uluslararası sularda yaptığı canilik ve hukuksuzluk neticesinde Türkiye
mahkemelerinin suçluları yargılayarak mahkum etme hak ve yetkisi vardır. Zira
Türk Ceza Kanunumuzu 12 maddesi açık bir şekilde “Bir yabancı, 13 üncü maddede yazılı suçlar dışında,
Türk kanunlarına göre aşağı sınırı en az bir yıl hapis cezasını gerektiren bir
suçu yabancı ülkede Türkiye'nin zararına işlediği ve kendisi Türkiye'de
bulunduğu takdirde, Türk kanunlarına göre cezalandırılır” diyerek yargılama konusunda
noktayı koymuştur. Yine Türk Ceza Kanunun 13. Maddesi “Aşağıdaki suçların, vatandaş veya
yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde, Türk kanunları uygulanır”
diyerek,
İsrailli askerler tarafından uluslararası sularda işlenen suçtan dolayı
yargılama yapabilmektedir. Suçun Türkiye de işlenmiş sayılmasına gelince de bu
yönde yine Türk Ceza Kanunumuzun 8. Maddesinde “Türkiye'de işlenen suçlar hakkında
Türk kanunları uygulanır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye'de işlenmesi veya
neticenin Türkiye'de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye'de işlenmiş sayılır. b)
Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında
veya bu araçlarla,… İşlendiğinde
Türkiye'de işlenmiş sayılır.” belirtildiği üzere açık denizde Türkiye’ye ait
deniz aracında işlendiği içinde suçun Türkiye de işlendiği kabul edilmektedir.
Şimdi İsrail Devleti tarafından işlenen suçun
Türkiye de işlene bir suç kabul ettiğimize göre, uygulanacak kanunun da Türk
kanunlarının olduğunu açık bir şekilde yasal düzenleme ile ortaya koyduğumuz
için yargılamayı pek ala Türkiye Yargısı yaparak ceza tayin edebilecektir.
Bu kapsamda açılan davada, İsrailli yetkililer
hakkında mahkeme öncelikle ifadelerinin ikmali ve işlenen suçların Ceza
Muhakemeleri Kanunun 100. Maddesinde belirtilen suçlar kapsamında olması
nedeniyle yakalama kararı çıkartabilecektir. CMK nun 100 maddesinde “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya
sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. …… (3) Aşağıdaki suçların
işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama
nedeni var sayılabilir: ….. 1. Soykırım ve insanlığa karşı
suçlar (Türk Ceza Kanunun 76, 77, 78. maddeleri), 2. Kasten öldürme (Türk Ceza
Kanunun 81, 82, 83. maddeleri), 3. Silahla işlenmiş kasten yaralama (Türk Ceza
Kanunun 86, fıkra 3, bent e maddesi ) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten
yaralama (Türk Ceza Kanunun 87. maddesi), 4. İşkence (Türk Ceza Kanunun 94, 95.
Maddesi )” belirtildiği gibi İsrailli
yetkililerin işlemiş oldukları kasten adam öldürme, işkence,
kötü muamele, hürriyeti kısıtlama, haberleşme hürriyetini kısıtlama, gasp … vs suçlardan haklarında yasal olarak
yakalama kararı çıkarılması gerekir. Sanıklar hakkında kırmızı bülten çıkartılarak İnterpol
aracılığı ile bu şahısların yakalanmasını ve iadesini, suçluların yakalanması
ve iadesi ile ilgili uluslararası sözleşmeye imza koyan tüm devletlerden
isteyebilecektir. Yine davaya müdahale ederek katılan diğer ülke
vatandaşlarının mağduriyeti nedeniyle de bu mağdur vatandaşların devletleri de
kararı tanıdıkları taktirde uluslararası arama ve yakalama bu devletlerde öncelenecektir.
Suçluların yakalanması ve iadesi ile ilgili
uluslararası sözleşmelere, Cenevre sözleşmesine, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesini tanıyan ülkelerin tümü Türkiye’nin çıkaracağı kırmızı bülten ile
yakalama ve İnterpol hizmetleri gereği İsrailli asker ve yetkilileri yakalamak
ve Türkiye ye iade etmek durumundadır.
Bu yargılama İsrail Devletine ve yöneticilerine bir
ders olur da hem Filistin ile ilgili hem de diğer ülkelerdeki hukuksuzluklara
cüret etmez. Hukukun kendisine de bir gün döneceğini ve gerekli cezaya
çarptırılacağını bilir.